29 Mayıs 2007 Salı

burokrasi

bürokrasi: ideal bir tip mi? patolojik bir düzen mi?“bir imparatorluğum çöküşü dev bir olaydır. ve bununla kolay kolay başa çıkılmaz. bu çöküşe bürokrasini artması, inisiyatifin azalması, sınıfların dondurulması, bilimsel merakın engellenmesi vb. yüzlerce etken yol açar.” ı. asimovgiriş yerinebürokrasi modern dünyada belki en çok eleştirdikleri olgulardan birisidir. asimov’un imparatorluk kitabında belirttiği gibi belki de imparatorlukların yıkılmasına, düzenin değişmesine neden olan en önemli sebeplerden birisidir bürokrasi. peki, bu kadar eleştirilen ve kötü görülen bürokrasi nasıl varlığını sürdürmektedir? ya da başka bir deyişle bürokrasi nedir? bugün literatürü incelediğimizde bürokrasiyle ilgili en kapsamlı çözümleme hiç şüphesiz max weber’e aittir. aslında bu yazının amacı da weber’ in bürokrasi kavramını analiz etmek ve onun bürokrasi kavramını günümüz dâhilinde anlamaya çalışmaktır.ıbürokrasi basit tanımıyla kayıt altına alma, düzenleme, takip etme gibi temeller üzerine kurulmuş bir çeşit yönetim sistemidir. aslında bürokrasinin temelinde yolsuzlukları önlemek, kitlelerin inanacağı ve refah içerisinde yaşayacağı rasyonel bir düzen kurmak ihtiyacı yatmaktadır. bürokrasinin asıl hedefi ise günümüzde bile tartışılmaktadır. weber bürokrasiyi toplumsal eylem dahilinde ideal bir tip olarak görür. ona göre modern dünyada -ya da kapitalist düzende- bürokrasi kaçınılmazdır. belki de hala tartışılan bürokrasiye getirilmiş en can alıcı eleştiri budur.weber bürokrasinin özelliklerini sıralayarak başlar analizine:1. genellikle kurallar, yani yasalar ya da yönetsel yönetmeliklerce düzenlenmiş belirli ve resmi yetki alanları ilkesi geçerlidir.2. belli bir ast-üst ilişkisi, yani hiyerarşik düzeni vardır.3. bürokrasi yazılı belgelere dayanır.4. bürokratik kuruluşlarda uzmanlık eğitimi esastır.5. resmi faaliyet yapan görevlinin tüm çalışma kapasitesini kullanması gerekir.6. iş yeri yönetimi kurallara bağlıdır ve gayri şahsilik esastır (weber; 1993: 193-194).görüldüğü üzere bürokratik yapılarda tam bir rasyonelleşmenin esas olduğu weber tarafından öngörülmüştür. ancak bürokrasi çoğu zaman weber’in öngördüğü temelde olmamıştır. günümüz türkiye’sinde bürokratik yapıların gayri şahsilikten uzak oluşu buna güzel bir örnektir.weber’in bürokrasiyi kapitalizm için ideal bir tip olarak gördüğünü söyleyebiliriz. çünkü ona göre bürokrasinin esası para ekonomisine dayanır ve bürokrasinin diğer sistemlere göre kesin bir teknik üstünlüğü vardır. “doğruluk, hız, kesinlik, dosya bilgisi, süreklilik, gizlilik, birlik, tam bağımlılık, sürtüşmenin ve maddi ve kişisel maliyetlerin azaltılması… tüm öteki yönetim biçimleriyle karşılaştırıldığında uzmanlaşmış bürokrasinin bu noktaların hepsinde daha üstün olduğu görülür” (weber; 1993: 204).ııweber’ in tarih felsefesinin mihenk taşı olan “rasyonelleşme” kavramının en önemli örneğidir aslında bürokrasi. bütün işler kurallıdır ve belli bir düzene göre yürütülür. kişisellik yoktur ve insani değerlerin yok olduğu bir ilişkiler düzeni söz konusudur. weber bunu “demir kafes içindeki köleler” benzetmesiyle tanımlar. weber’ e göre de bürokrasi iyi bir şey değildir aslında (hümanizm açısından). ancak weber bunu “karizma” kavramıyla izah eder. karizma geleneksel inançlara göre tanrının insana bahşettiği özellikler ve ayrıcalıklardır.karizmatik otoriteye -iyi ya da kötü- tam inanç söz konusudur. weber bunun bürokrasiyi açıklamakta önemli olduğunu düşünür. çünkü kurumların başındaki karizma sahibi otoritelere olan inanç weber’ in yarattığı bürokrasi tipolojisiyle birebir örtüşmektedir. yani belli bir azınlığın büyük bir çoğunluk üzerindeki otoritesi söz konusudur. ancak bu, monarşik düzende bildiğimiz bir tahakküm değildir. çünkü kitlelerin otoriteye kesin inancı söz konusudur.demokratik bir düzen ise weber tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmiştir. çünkü weber insanın insanlar üzerindeki tahakkümünü kaldırmayı amaçlayan bütün fikirlerin “ütopik” olduğuna inanır (mommsen’den akt. swingewood; 1998: 224).weber’in bu düşüncesinin temel nedenlerinden birisi siyasi partilerin -demokratik düzende- bürokratik bir yapıya bürünmelerinin gerekli olduğuydu. bu da demokratik düzenin bürokrasinin artmasına neden olduğunu gösteriyordu. “demokrasi’nin gerçek amacı, kitleler üzerinde kişisel yetenekleriyle -politikalarla değil- önderlik kurmayı başaran karizmatik liderlerin çıkarılmasıydı” (swingewood; 1998: 224).görüldüğü gibi weber’e göre bürokrasiden kaçış mümkün değildir. weber bu konuda son derece kötümserdir. rasyonelleşmenin abartılmasıyla birlikte insanlar -weber’in deyimiyle- demir bir kafesin içindeki köleler haline gelmiştir. bürokratlar hiçbir şekilde belli kuralların dışına çıkamazlar ve bu onlara ayrıcalıklı bir konum sağlar. çünkü memur kendisinden daha üst konumda bir otorite tarafından atanmıştır. bu da ona yönetilen karşısında ayrıcalık kazandırır. mises memurları şöyle tasvir eder: “iyi niyet sahibi memurların samimiyetinden şüphe etmeyelim. bu memurlar halkın hodbinliğine karşı mücadelenin mukaddes bir vazife olduğu fikrine saplanmışlardır. kendilerini ebedi ve ilahi bir kanunun mümessilleri sanırlar” (mises; 2000: 70).ıııbürokrasi geçmişten bu yana incelendiğinde ideal bir tip değil; patolojik bir düzendir. weber’in kendisi de bürokrasinin tek başına ideal bir düzen olamayacağını itiraf etmişti (ki o bürokrasinin başka yan etkenler dahilinde ideal olduğunu söyler). insani değerlerin yok olduğu bir düzenin insanlar için ne kadar uygun olduğu zaten tartışmaların odak noktasıdır. bugün bir devlet dairesine gittiğimizde oradan oraya imza attırmak için koşuşturan insanlar sanırım yorumsuz bir örnektir. bürokrasi gün geçtikçe insan hayatını kalıplaştırmakta ve yok etmektedir. 19. yy almanyası bugünün habercisidir aslında. berlin üniversitesi rektörü emile du bois-reymond’un şu sözleri bürokrasinin geldiği noktayı özetlemektedir belki de: “biz, kral sarayı karşısında kain berlin üniversitesi, kuruluş gayemiz icabı hohenzollern hanedanının entelektüel muhafızlarıyız” (mises; 2000: 77).bürokrasi toplumun her kesiminden insanı demir kafes içerisine almaktadır. çözüm ise weber’in de belirttiği gibi yoktur. mises da bu konuda kötümserdir. çözüm konusunda şu sözleri söyler: “eğer gençlik telkin altında tutulmamış ve ekonomi ilminin tetkikinden alıkonulmamış olsa idi; hükümet istibdadı ve totaliterlik istikametindeki cereyan daha henüz başlangıçta iken önlenebilirdi (mises; 2000: 76).çözümü sosyalizmde arayanlara ise weber’den düşündürücü bir cevap gelmiştir: “sosyalizm ise gücü adem-i merkeziyetçi bir şekilde dağıtmaktan ziyade, kaçınılmaz olarak kurumların ve bürokratik görevlinin diktatörlüğünün daha da merkezileşmesine yol açacaktır” (swingewood; 1998: 228).sonuç yerinebürokrasi çözümü olmayan bir hastalıktır. bizzat weber’in kendisi bile bir kere kurulduğunda kaldırılması çok zor bir düzen olduğunu itiraf etmiştir. birçok düşünür de değişik ideolojilerden bürokrasinin eleştirisini yapmışlardır. ancak görülen o dur ki bu patolojik düzenin çözümü –en azından şimdilik- yoktur. bunu doğal bir süreç olarak kabul eden weber’in bürokrasi kavramına en güzel cevap belki de swingewood’dan gelmiştir: “...kaçınılmaz biçimde merkezileşmenin büyümesine ve bir avuç insanın çoğunluk üzerinde egemenlik kurmasına, bu doğrultuda bağımsız ve canlı bir yapı olarak sivil toplumun çöküşüne yol açacağı anlaşılan bu rasyonelleşme süreci, weber’in toplumsal değişimin ve toplumun kendisinin insanın eylemlerinin ürünü olduğu görüşünde ısrar etmesiyle çelişkili bir duruma düşmektedir… onun bürokrasi ve demokrasi çerçevesindeki sosyolojisi uygun bir sivil toplum teorisinden yoksundu”(swingewood; 1998: 231).kaynakçaasimov, isaac (1997) imparatorluk, altın kitaplar, istanbul.giddens, anthony (1996) max weber düşüncesinde siyaset ve sosyoloji, vadi yayınları, ankara.mises, ludwig von (2000) bürokrasi, liberte, yayınları, ankara.swingewood, alan (1998) sosyolojik düşüncenin kısa tarihi, bilim ve sanat yayınları, ankara.weber, max (2005) bürokrasi ve otorite, adres yayınları, ankara.weber, max (1993) sosyoloji yazıları, hürriyet vakfı yayınları, istanbul.

Hiç yorum yok: